23 Kasım 2011 Çarşamba

Üniversite ve kendinizi yetiştirmek

Melabalar,

Bu sefer size bahsedeceğim konu muhtemelen aranızda istekli ve kararlı olanların çok duymuş olduğu: "Üniversite eğitimi yetmez kendinizi geliştirmeniz lazım" muhabbeti.

Öncelikle bu kesinlikle doğru. Eğer kendinizi yetiştirmezseniz başka bir deyişle kendi eğitiminizin yönetimine el atmazsanız ve üniversite müfredatının yeterli olacağını düşünürseniz çok ama çok yanılırsınız. Üniversitede size bir konunun tüm incelikleri öğretilmeyecek. Üniversitede herhangi bir dersi tam notla bile bitirseniz o konu hakkında çok az bir bilginiz olacak. Öncelikle çok büyük olasılıkla (laboratuvar derslerini saymıyorum) tamamen teori göreceksiniz. Bu teorinin gerçek hayattaki kullanımları ve karşınıza nasıl çıkacağı hocanın o günkü keyfine bağlı olarak size birkaç kelimeyle özetlenecek veya hiç anlatılmayacak. Bir elektronik devre tasarladığınızda devre beklemeğiniz davranışlar sergileyecek ve siz bunun devredeki bileşenlerin birbirlerini elektromanyetik şekilde etkilemesinden kaynaklandığını anlayamayacaksınız ve nasıl çözeceğinizi bilemeyeceksiniz.

Üniversitede bir çok derste müfredat çok hızlı ve kısıtlı geçiyor konuları. Bunun üstüne bir de tatiller bayramlar hocaların işlerinin çıkması gibi durumlar eklenince bilgi özetin özeti haline geliyor. Siz tüm derslere gitseniz bile konu hakkında yetkin olamıyorsunuz. Hocalarınız her defasında sizden ders dışında da bu konulara çalışmanızı isteyecekler. Ancak böyle öğrenebileceğinizi söyleyecekler, ki bu sadece teorik bilgi için geçerli. Teoriden pratiğe geçmek ise apayrı bir çaba ve zaman gerektiriyor. Çoğu derste hocanız size bilgiyi doğrudan vermeyecek. Size örnekler gösterecek yöntemler gösterecek ve sizin çabalayıp anlamanızı bekleyecek. Kalkıp hocaya soru soramaz mısınız anlamadığınız yerde ? Tabi ki sorabilirsiniz fakat dersin tamamını anlamak için tamamını sormanız gerekebilir. Örneğin bir C programlama dili dersinde hocaların kendisi bile öğretebilecekleri bir şey olmadığını söylüyor. Bunu öğrenci kendisi oturup deneyip çalışıp öğrenmeli.

Bunların haricinde üniversitenin size asıl katacağı nokta düşünme sisteminiz. Sorgulamayı öğreneceksiniz. Farklı düşünmeyi öğreneceksiniz. Vizyonunuz gelişecek. Daha önce görmediğiniz şeylerle karşılaşacaksınız. Bunlardan ilham alacaksınız. Bunun için de sabah okul akşam ders tarzında bir öğrenci olmak yerine aktif bir öğrenci olmalısınız. Gerektiğinde bir uzmanın seminerini dinlemek için dersinizi de asmayı bilmelisiniz, bir kulübe üye olmak için para da ödemelisiniz.

Üniversitelerin en güzel yanlarından birisi sürekli aktif olabilmeniz. Hemen hemen her hafta (hatta bazen haftada birkaç defa) ilginizi çeken bir konu üzerine etkinlik, buluşma, seminer, festival, konferans, eğitim oluyor. Bunları İTÜ'de temel olarak fakülte panolarındaki afişlerden öğrenebileceğiniz gibi özellikle ilginizi çeken konulardaki duyuruları kaçırmamak için kulüplerin mail gruplarına üye olabilirsiniz. Dediğim gibi üniversitede size en yardımcı olacak şey diğer arkadaşlarınız.

Son olarak başka bir noktadan bahsetmek istiyorum. Bir sürü semine eğitim vs. düzenleniyor ve bunların bazıları sırf öğrencinin dikkatini çekmek için sertifika dağıtılacaktır duyurusu yapıyor. Yani eğitime, seminere katılırsanız katılmıştır diyen bir sertifika alıyorsunuz ve bunu CV'nize ekleyebiliyorsunuz. Fakat bu sertifikaların çoğu iş alanında yüzüne bile bakılmayan değersiz kağıt parçaları (sertifika önemsiz demiyorum sadece bazı etkinliklerde dağıtılan sertifikalar sadece hadi verelim denilerek verilmiş herhangi bir prestiji tanınmışlığı yok). Bu nedenle sadece sertifika için seminerlere katılmayın. İlgilinizi çeken seminerleri veya piyasa devlerinin yaptığı etkinlikleri de kaçırmayın derim.

Captain out !