13 Ocak 2014 Pazartesi

Öğrenci fakirdir! Öyle midir?

Melabalar,

Yine uzun bir aradan sonra karşınızdayım. Yazamıyorum ama uzaktan takip ediyorum. Bu aralar birinci dönem bittiği için irregular olmakla ilgili yazım bayağı popüler görünüyor :)

Bu sefer biraz üniversitedeki maddi durumdan bahsedeceğim. Öncelikle yeni yasayla biliyorsunuz ki öğrenim harcı kalktı. Fakat bu okulu uzatmadıysanız geçerli. Yani 2+8 dönemlik normal üniversite hayatınızı bitirdiğinizde bu durum sona eriyor ve her fakültenin her bölümü için değişen ama İTÜ'de mühendislik için 200 lira civarında gezinen bir harç ödüyorsunuz bunu hatırlatayım. Bu harcı zamanında ödemezseniz de uzatma günlerinde zamlı ödüyorsunuz. Sanırım zam oranı %50'ydi.

Şimdi üniversitede çalışmak diye bir durum var. Ben de çalıştım. Göreceksiniz ki inanılmaz da popüler bir durum. Hani ihtiyacı olmadığı halde çalışanlar da var, istediği bir şeye para biriktiren de var, okul masraflarını karşılamak için çalışan da var. Peki iş nerede?

Öncelikle üniversitenin kendi içinde işler olur. Öğrenci kayıt günleri olur. Üniversitenizin içinde bir konferans olur, kokteyl olur, buralarda bir-iki gün çalışacak öğrenciler aranır. Üniversitenin yemek yenilen yerlerinde, kafelerinde çalışan aranır. Bunlar haricinde Redbull, Ülker, Milka gibi firmalar üniversiteleri çok severler. Reklam amaçlı, yeni çıkan ürünlerini promosyon olarak dağıtırlar ve bunları da dağıtmak için yine o üniversitenin öğrencilerini seçerler. Bunlardan haberdar olmanızın en kolay yolu arkadaşlarınızdır. Öğrenci gruplarında, kulüplerin facebook sayfalarında, mail gruplarında böyle işler birinin kulağına gelir ve o kişi bu ortamlardan arkadaşlarına duyurur.

Bunlar haricinde okulun dışında ufak çaplı işler her zaman bulunur. Bir dükkanda tezgahtarlık  (yeni adı satış danışmanlığı!) olabilir, motoru olanlar kuryelik yapabilirler veya bu tarz şeylere karşı değilseniz bir barda barmenlik veya garsonluk yapabilirsiniz. Eğer çekiniyorsanız hiç çekinmeyin barda çalışanlara öyle öcü bir şey olmaz sadece geç saatte çalışmanız gerekir ama çok eğlenceli bir ortamınız olur ;)

Bunun dışında en popüler iş ajanslardır. Aradığınızda yüzlerce ajans bulabilirsiniz. Bu ajanslardan birine kaydınızı yaptırırsınız onlar sizi ararlar iş olduğunda. Genellikle büyük otellerde yapılan konferans, kongre gibi büyük etkinliklerde her işe koşan eleman olursunuz. Presentabl görünmeniz şarttır bu yüzden genelde erkekler için siyah takım, bayanlar için siyah etek, beyaz gömlek isterler. Sabah gider akşam çıkarsınız ve bütün gün yaptığınız ayakta durup konferans sırasında birinin bir şeye ihtiyacı olursa yardım etmektir. Yemekler ücretsizdir. Öğlen yemeğini 5 yıldızlı otellerin açık büfelerinde yaparsınız. İş inanılmaz sıkıcıdır ve beklemekten yorulursunuz. Fakat sık iş çıkar ve örneğin 3 günlük bir seminerde 2 gün gidip 3. gün gelemem derseniz kabul etmeyebilirler. Edebilirler de...

Şimdi ücretlere gelince, ajanslarda fiyat sabittir, normali günlük 50 lira, İngilizceniz iyiyse 60-75'e kadar çıkabilir. Barlar ve dışarıdaki dükkanlar tamamen pazarlık yeteneğinize bağlıdır ama sonuçta part time da olsa düzenli bir iş olduğu için asgari ücretin altında olmak üzere fena olmayan bir şeyler alırsınız. Kampüs içindeki tanıtım, promosyon gibi işler hem eğlencelidir hem de günlüğü ajanslardan çok daha iyidir ama kısa sürerler ve sık olmazlar. Bu nedenle bunları kaçırmayın derim.

Peki herkesin hayali olan "Kendi bölümümle ilgili çalışsam ne olur?". Gerçekleri yüzünüze vurayım biraz. Öncelikle 1. ve 2. sınıfta bölümünüzle ilgili hiç bir şey bilmiyor olacaksınız. İkincisi, son sınıfta bile olsanız gerçekten para edecek çok şey biliyor olmayacaksınız. O nedenle firmalar son sınıfta part-time çalışan alırken bile çok çok seçici davranıyorlar. Ya çok umut vaat eden gençleri ya da ileride mezun olunca da onlarla çalışmaya kararlı kişileri alıyorlar. Bu tarz işlerin kötü yanı da düzenli part-time iş olmaları. Yani gitmek zorundasınız, gitmezseniz kovulursunuz. Fakat yine de sunumum vardı, sınavım var gibi sebepler gösterdiğinizde sorun çıkmaz çoğu yerde. Başka bir sorun da şu ki bölümünüze bağlı olmakla beraber, bırakın hiç bir şey bilmeyen sizin part-time esnek bir iş bulmasını, mezun olup kendini yetiştirmiş birinin bile full-time iş bulamaması söz konusu. Olur da böyle bir yere girmeyi başarırsanız tabi ki alacağınız miktar genelde asgari ücret civarı olacaktır buralarda da. Son bir uyarı, pek çok firmanın part-time anlayışı günde 2 bazen 3 gün değildir. Part-time, onlara göre haftada en az 3 tam gün gelmen gereken, boş veya uygun olursan 4. gün de gelmenin beklendiği (oha full time zaten 5 gün, niye asgari ücret veriyorsun o zaman???)  yerlerdir. O nedenle bu zor bir seçenek.

Bütün bunları söyledikten sonra benden alacağınız en büyük tavsiye şudur: Eğer gerçekten çok ihtiyacınız yoksa üniversitede çalışmayın!!! Tamam gidip bir iki gün ajansta çalışın, görün. Şahane bir tecrübe. Gidin promosyon işlerini kaçırmayın eğlenin, eğlenirken para kazanın, yeni insanlarla tanışın, arkadaş olun. Bir haftadan daha uzun bir işe girmeyin. Paranız mı az? Boş verin fakir hayatı yaşayın. Ekmeğin arasına makarna koyup üstüne bedava olan ketçabı boşaltın öyle yiyin. Üniversite hayatınızı yaşayın. Son paranızla gidin bir paket sigara alın sonra arkadaşınıza bir dal karşılığı size yemekhanede yemek ısmarlasın diye yalvarın. Eğlenin gezin tozun. Zamanınızı o kadar dolu geçirin ki hevesinizi sonuna kadar alın her şeyden. (Not: Son sınıfta zaten iş aramaya başlayacaksınız. Firmalar da hep yeni mezun veya son sınıf öğrencisi aradıklarından hevesinizi o zamana saklayın)

Üniversitede okurken tecrübem olsun diye hayata erken atlamaya çalışmayın yoksa hayat size bir atlar var yaa...

Captain out!