17 Ağustos 2011 Çarşamba

Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesinden...

 Melabalar,

Sonunda geri dönebildim. Döner dönmez yine bir arkadaşımdan yazı rica ettim. Kırmadı beni. Aşağıdaki satırlar Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesinde okuyan ve tıp okumuş bir aileden gelen bir arkadaşım tarafından kaleme alınmıştır. Tadını çıkarın.

Adı üstünde “tıp” olduğu için bir kısım öğrencisinin inek olduğu bir bölümden bahsedeceğim size. Ama gerçekten sadece bir kısmı öyle. Gözünüz korkmasın. Fakülte üniversiteden daha eski. Önce tıp fakültesi kurulmuş, sonra etrafında kampus gelişmiş. Yani evet, bir kampüs var. Tatil köyü gibi; göl, çiçek, yeşillik… İşin turistik kısmını hallettikten sonra bölüme geçebiliriz. Şehir Antalya olsa da diğer bölümler kadar gezemiyoruz. Tavsiyem 1 sene kaybetmeyi göze alıp hazırlık okumanız. İngilizceye yararı çok olmasa da hem ortama ısınmayı sağlıyor hem de çevreyi rahat rahat tanıyorsunuz. Hiç pişman değilim hazırlık sınıfından, pişman olanı da duymadım.1.sınıftan itibarense az ama doya doya gezmeye alışın. Üniversite topluluklarını tavsiye ederim sosyalleşmek için. Seçenekler ve olanaklar çok. Tıp fakültelerinde tam olarak bir ortak sistem yok. Sadece hocaya dayalı, sadece öğrenciye dayalı ya da karma sistem uygulanabiliyor. Akdeniz tıp karma eğitim vermekte. İlk 2 sene pdö olarak kısaltılmış bir probleme dayalı öğrenim uygulaması var. Bir hafta içinde verilen bilgilerle hastanın hastalığını, nasıl tedavi edildiğini öğreniyorsunuz. Genelde Pazartesi, Çarşamba, Cuma oluyor pdö oturumları. Dolayısıyla hafta içi 2 gün tatil var denebilir. Yine 1. Sınıfta SSP (sosyal sorumluluk projesi), 2. Sınıfta ÖÇM (özel çalışma modülü) saatleri var. Proje ya da konu seçip onun hakkında araştırmalar, çalışmalar yapılıyor. İlgini çeken konuyu seçmek önemli ama gezebileceğiniz konuları seçerseniz hem ders hem gezi olur. Geri kalan kısım genelde anfide işlenen teorik dersler. Bazı hocaların derslerine genel olarak katılım olmasa da diğerlerine dayanabildiğinizce katılın. 45 dk’dan akılda kalan 1 dk’lık cümle çok yararlı olabiliyor. Dersler slaytlar üzerinden işleniyor. Onlara çalışmak da yeterli olur sınavlar için. Bir de pratik derslerimiz var tabi ki. Tıp fakültesi olunca en merakla beklenen ders anatomi pratikleri. Eh bu da kadavra demek. Kadavralarda korkulacak bir şey yok. Atlaslar (Sanırım vücut atlası) ve hocalardan kaçak çekilen videolar sayesinde hallediliyor. Özellikle videolara çok dua edeceksiniz. Ama yaz tatilinde bilgileri sıfırladığım için biyofizik pratiklerinde daha çok zorlanmıştım ben. Lise bilgileri, fizik ve organik kimya yakanı bırakmıyor yani. Diğer fakültelerden farklı olarak Türkiye'de 9 üniversitenin aldığı bir belge sayesinde diplomamız her yerde geçerli hale geldi. Daha üniversite eğitimimin 3’te 1’i bitti, staj dönemi, yani hastane hayatı hakkında yorum yapamıyorum. Dediğim gibi teorik dersler ve onların pratikleriyle geçen ilk 3 senede, dersler 1-1,5 aylık periyotlar (komite deniyor bunlara) halinde oluyor. Bu sürede bir çok ders (fizyoloji, anatomi, tıbbi biyoloji ve genetik vs.) alıp bunların hepsinden sınava giriyoruz. Yılın sonunda bunların hepsinden finale giriyoruz. Komite ve final sınavları test şeklinde uygulanıyor. Pratik sınavlarıysa dersine göre farklılık gösteriyor. Klinik tıp dersleri her sene ağırlığını yavaş yavaş arttırıyor. Komitelerde konuları öğrenmeye bakın. Finalde çok zorluk çekmeyin. Ses kayıt cihazı ve flash bellek edinmelisiniz. Evde zaman kaybı gibi görünse de not tutmaya yetişilmediğinde (ya da canınız istemediğinde) büyük bir kurtarıcı oluyor. Flash bellek de bol bol virüslü okul bilgisayarlarından ders slaytlarını almak için gerekli. Yani bir de bilgisayarınıza virüs koruma ,temizleme programı yüklemek lazım. Fakültenin kendi fotokopicisi var. Eski notlar sizi bir çok yükten kurtarabiliyor. Son olarak soru sormaktan korkmayın. Bu biraz klişe ama sırf bu yüzden Antalya sıcağında öğlen 12'de kampüsün içinde gezip durmuştum. Sorup, hocalardan alınan ekstra bilgiler de aniden aydınlanma sağlayabiliyor.