23 Ağustos 2011 Salı

Tıp Fakültesi ve Doktorluk

Melabalar,

Bugün size bambaşka birisi tıp okumaktan bahsedecek. Kendisi gördüğüm en çalışkan insanlardan birisi. Kendisi henüz ünlü ve zengin bir doktor olmadan, kendisine ulaşmak kolayken hemen konuşup sizlere yol göstermesini istedim. Enjoy !

Tıp defteri:)

Birçok ailenin çocuğu üzerindeki hayali ve bir çoğumuzun küçüklükten beri arzusu olan meslek: doktorluk...Ve tabi ki bu da eşittir tıp okumak. Bazılarımızın küçüklüğünden beri kafasındadır burada olmak ama bazılarımız da ailelerimizin itelemeleri, istekleri doğrultusunda bu yolu seçeriz, ki tıp dışında hiçbir meslek dalı için aile coçuğuna bu kadar baskı yapmaz heralde. Ne yazık ki bir öğrenci için bu baskı çok kötü bir durumdur.

Tıp zorlu bir yokuş... Seven için dağcılık gibi bir spor dalı :) Dağcılıktan korkanlar gibi sevmeyenler içinse korku, sıkıntı, kaçamak bakışların yeri...
 Bilindiği gibi 6 yıllık tıp (ki bazı okullarda hazırlıkla beraber 7 yıl) eğitiminden sonra pratisyen hekim olunuyor. Sonrasında ilerlemek isteyenler için TUS dediğimiz bir sınav var. Bu sınavı kazananları 4-5 yıllık asistanlık dönemi bekliyor. Sonrasında yardımcı doçentlik, doçentlik, profluk... Böylece geçer yıllarr... :)
Gerçekten uzun bir yol.ama mesleğin devlet güvencesinde olması, 6 yıllık eğitimden sonra sınavsız atama yapılıyor olması mesleğin cazip görülme taraflarından en önemlisi belki de. Gerçi birkaç yıl sonra şu anki birçok öğretmen arkadaşlarımız gibi doktor arkadaşlarımızın da atama beklediği günler geleceği görüşündeyim. Öğretim üyesi yetersizliğine bakılmaksızın açılan üniversitelerdeki tıp fakülteleri bunun bir göstergesi değil mi ?

Gelelim şu ünlü 6 yıla.. :) Tıp eğitiminin ilk 3 yılının lise sıralarındaki halimizden pek farkı yok bence. Otur ve ders dinle metodu... Gerçi pdö sistem ve entegre sistem arasında farklar yok değil. Pdö öğrencinin daha aktif olduğu bir sistem. Öğrenci konuya hazırlanıp geliyor ve konuyu anlatıyor, diğer öğrencilerle tartışıyor. Öğretim üyeleri izleyip not veriyor. Böylece öğretim üyelerinden güzelce ders dinlemek hayal oluyor. Entegre sistemde ise öğretim üyesi anlatıyor sen dinliyorsun. Tabii birçok ders arka arkaya olunca zamanla uyku baskınları kol geziyor ortalarda :)) İki sistemi ortak olarak uygulayan üniversitelerimiz de var bu arada. Her neyse şunu 
söylemeliyim ki çalışan, azimli, ne istediğini bilen biri için sistemin bir önemi yok aslında. Her yerde aynı kitaplara çalışıyorsun sonuçta. Tıp dili ortak...

İlk 3 seneyi entegre olarak okuyan biri olarak bazen sınıfta oturmaktan sıkılsam da (tabi ki de arada laboratuvar dersleri de var) memnunum. Sınıfta önemli bilgileri hocalardan tekrar tekrar dinlemenin gerekli olduğu görüşündeyim. Tıp ne kadar öğreneceksiniz dense de ezber olmadan asla olmaz.1.sınıfta kemiklerin isimlerini ezberlemeye çalışırken bunalmaların sonucu olarak 'nerden tıp yazdım. off.. aptal kafam...bunlar ezberlenmez ki' desek, ağlayıp sızlasak da zamanla insanoğlunun ezber kapasitesini  arttırdığı kesin. Beyin öyle bir şey ki bir alıştı mı daha zor şeyleri daha kısa zamanda ezberleyebiliyor (yani 1.sınıftayken 3.sınıf notlarına bakıp kesin kalıcam demek yanlış :))

1. sınıfta iki saatte ezberleyebildiğn bir konuyu 2. sınıfta yarım saatte kafaya oturtuyorsun. 4. ve 5. sınıfta stajlar var. İlk üç yılda öğrendiğin konuları hastalar üzerinde görmeye başlıyorsun. Artık 'stajyer doktor' diye bir ismin oluyor (yaşasınn ismimm varr!) ve hastalarla konuşuyor, onların derdini dinleyip olaya nasıl yaklaşman gerektiğini öğreniyorsun. Açıkçası ilk üç seneden daha eğlenceli yılların başlamış oluyor, çömezlikte 
kalmıyor artık :)) Hastalarla yaşadığın birçok anın anlatılmaya hazır bekliyor... Bu aşamada asistan doktorların ne sıkıntılar çektiğini (tabii birkaç tane olan rahat bölümlerdekiler hariç) tüm işlerin onların üzerinde olduğunu, ancak profesör olursan rahat bir nefes alabileceğini görüyorsun :)

6. sınıfta 'intörn doktor'sun. Nöbetler, kan almak, sonda takmak, anamnezleri (hasta bilgileri) bilgisayara geçmek artık senin görevin. Yani bir tür amele işçisisin :P Şaka bir yana çok şey öğreniyorsun ama nöbetlerin de eklenmesi (zorlu stajlarda 3 günde 1) insanı çok zorluyor. Bir de uzmanlık istiyorsan TUS'a çalışman lazım tabii...

4. sınıftan başlayarak 6.sınıfın sonuna kadar her tıpçının kendine sorduğu sorular vardır: 'gerçekten yeterli eğitim aldım mı?', 'insanlara zarar vermeden onlara yeteri kadar yardım edebilecek miyim?', 'ya yanlış bir şey yaparsam?'... Bu soruların cevabı verilebilir mi bilmiyorum. Verilse bile bu asla net bir cevap olamaz. Çünkü bilgi çok ve sen bir insansın. En önemlisi de insanın en kıymet verdiğine, sağlığına hizmet veriyorsun. Bir hatan bir cana mal olabilir. Bunu düşününce ve işin gerçeklerini kavrayınca nasıl bir sorumluluğun olduğunu anlıyorsun.Vveee evet sen artık olayın içindesin!!! Sen bir doktorsun!!... Her gün hastanede olmak, her gün birçok hasta insan görmek... Bazen hasta yakınları tarafından hırpalanmak... Devletin her gün çıkardığı yasalara karşı direnmek... Amaaaa sonucunda bir insanı iyileştirebilmek, ona yardım edebilmek... Teraziye koyarsak ne taraf ağır basar yorum senin...

Veeee tıp okurken hep hasta olmak :)) Tıp öğrencilerinin çoğunu bir hastalığı var: kendine hastalıklar yakıştırmak... Herhangi bir yeri ağrısa 'ayy ya kötü hastalığa yakalandıysam, acaba bende şu hastalık mı var, ya bende böyle belirti gösterdiyse...'. Kafanda yazarsın da yazarsın... Hiçbir şeyin yokken böyle şeyler düşünmek yıpratıcı. Bilmiyorum zamanla geçer mi, bende 4.sınıfta başladı, hala var :P (bu arada 5.sınıftayım) Arkadaşlar, bu kadar laftan sonra şunu söylemek isterim ki hiçbir şey dışarıdan görüldüğü, söylendiği gibi toz pembe değil ve cok kötüde değil.işin içine girince anlaşılıyor her bir şey. Tıpçıların da mutlu olduğu şeyler gibi ve mutsuz olduğu şeyler de var. Gerçi her meslek böyle değil mi zaten? Önemli olan seçtiğin dalı isteyerek, severek yapmak. Bu şekilde işini yapan birinin, karşılığını her türlü alacağına inanıyorum (işini ne kadar seversen o kadar gülümsersin, ne kadar gülümsersen o kadar karşılık görürsün). O yüzden tıp isteyenler gerçekten istedikleri ve sevecekleri için aramıza gelsinler...

Bazen kendime soruyorum: 'tekrar sınava girsem ne yazardım acaba?' diye ve her soruşumda yanıtım aynı: tıppp...O zaman anlıyorum ki doğru yerdeyim :P yüzümde kocaman bir gülümseme :D Evettt!!! Doğru yerdeyim ve sizleri de beklerimm....


Captain out !