27 Haziran 2011 Pazartesi

İTÜ ve ders seçimi

Melabalar,


Bugün size İTÜ'ye yeni gelenlere çok faydalı olacak bilgiler vereceğim. İTÜ SİS ! Yani İTÜ'nün Öğrenci Otomasyonu Sistemi. Kendisi burada: http://www.sis.itu.edu.tr/index.php


Sis hakkında bazı ufak bilgiler önce. Sis şifrelerizi kaybederseniz çok üzülürsünüz. Nitekim notlarınızı buradan öğrendiğiniz gibi her dönem yeni derslerinizi buradan alırsınız. Bunun haricinde kişisel bilgileriniz, resmi olarak kaçıncı sınıf olduğunuz, ayrıntılı ve özet ders programlarınıza ve bölümünüzü bitirmek için hangi dersleri almanız gerektiğine buradan bakabilirsiniz.

Sis'in en büyük özelliği ders seçim zamanlarında kilitlenmesidir. Yaklaşık 25 bin İTÜ öğrencisine 1-2 hafta öncesinden SİS üzerinden önümüzdeki dönem hangi derslerin açılacağı duyurulur. Bunlar liste halindedir. Hangi hoca, hangi dersi, hangi gün, hangi saatte ve hangi binada açıyor. Siz dersler açıklandıktan sonra Sis'e girerek bölümünüzün ders planına bakarsınız. Burada mezun olabilmek için almak zorunda olduğunuz derslerin bir listesi bulunur. Her dersin kredi değerleri ve kısaltmaları da yanlarında yazar. Siz saatlerinizi harcayarak kendinize bir program yaparsınız. Puzzle yapmak gibidir. Haftayı uygun saatlerdeki derslerle doldurursunuz. Bu sırada en büyük kilitlenmeyi Teknik Forum sitesi yaşar (http://www.teknikforum.com/default.php). Bunun temel sebebi Teknik Forum'da İTÜ'deki bütün hocalar hakkında bir konu vardır. Öğrenciler hocalara puan verir ve hakkında yorum yaparlar. Öğrenciler buradan hangi hocaların ders işleme tarzlarının kendilerine daha uygun olduğunu seçerler (daha samimi olursak hangi hocalar yoklama alır, hangilerinin sınavları kolay notu boldur, dersi sıkıcı mıdır). Böylece aynı bölüm ve dönemdeki hemen hemen herkes aynı popüler hocaları planlarına ekler fakat her hocanın belirli bir kontenjanı olduğundan yedek bir plan yapmak her zaman akıllıcadır. İstediğiniz her dersi alamama ihtimali olduğundan yerine alternatiflerini ayarlamak çok faydalıdır.

Sonra o gün gelir. Ders kayıt günü... 25 bin kişi sisteme yüklenir ( idi. Artık biraz değişti. Aşağıda anlatacağım.). Sayfa kilitlenir. Kimi insanlar şifre ekranını görebilmek için bile saatlerce beklerler. Bazı uyanıklar yarım saat önceden sisteme girerler ki bir adım önde başlasınlar (size bir tavsiye sistemde bir süre hiç bir işlem yapmazsanız sistemden atılıyorsunuz. O yüzden içeride bekleyecekseniz arada bir menüde gezinin). İnsanlar 10 dakika önceden ders almaya çalışmaya başlarlar. Kimisi zamanı gelince direkt alır dersini hiç bir zorluk yaşamadan (şanslı mahlukatlar...) kimileri sistem sayfasını yüklemeye çalışırken almak istedikleri derslerin kontenjanlarının gözlerinin önünde eriyip gitmesini izlerler panik içinde. İşte burada devreye yedek planınız girer çünkü zaten kilitlenmiş olan sistemde istediğinizi bir dersin kontenjanı dolduysa, kalkıp ders planınıza bakıp, hala kilitli olan teknik forumdan hoca seçip, o dersin kodunu öğrenip kayıt olmanız çok zahmetli ve riskli bir iştir.

 Yeni gelenlerin gözlerini korkutmayayım hemen ilk sene ilk kez ders alacaklara bir kıyak çekilir ve sisteme herkesten 2-3 gün önce girmelerine izin verilir. Böylece ne sistem kilitlenir ne dersler dolar, rahat rahat alır çıkarsınız.

Peki oldu ya alamadınız ne olacak ? Yerine doldurabileceğiniz bir ders var mı ? Varsa onu almaya çalışacaksınız. O da mı olmadı ? Ders seçimleri bir süre açık kalacak ve bazı derslerin kontenjanı arttırılacak. Siz de iki gün boyunca bir-iki saatte bir acaba artmış mı diye bilgisayar başından kalkmayacaksınız. O da mı olmadı ? Dersi alan birisinin vazgeçip dersi bırakmasını ve böylece kontenjan açılmasını bekleyeceksiniz. O da mı olmadı ? (Eskiden: Öğrenci işlerine kontenjan arttırımı için dilekçe vereceksiniz dilekçenize bakıp büyük ihtimalle sizi o derse koyacaklar. Fakat dersin çok kalabalık olması veya daha ilk dönemlerinizde olmanız (bknz. daha çoook vaktin var senin alırsın bir ara) gibi sebeplerden alamayabilirsiniz. Artık dilekçe kabul etmiyorlar sistemden alamayanları otomatik tesbit ettiklerini söylüyorlar ama pek bir yararını görmedim daha.) O da mı olmadı ? O halder Add-Drop haftasına bakacaksınız. Okulun ilk haftası Add-Drop haftasıdır. Öğrenciler derslerine giderler. Baktılar programları çok yoğun, dayanamıyorlar ya da hoca bekledikleri gibi değil ya da bu ders kendilerine ağır, erken almışlar ya da daha iyi bir derste kontenjan açıldı. Bu durumlarda ilk hafta boyunca aldığınız 1 dersi bırakıp yerine kontenjanı olan başka bir ders alabiliyorsunuz. İlk hafta sonunda oynamalar olur o yüzden hocalar ciddi konular işlemezler ilk derslerde. İkinci hafta ise sadece drop haftası olmakla beraber bu hafta sadece 1 dersi bırakabilirsiniz yerine başka ders alamazsınız. Alma ve bırakma işlemleriniz için danışman hocanıza başvurmanız gerek. Evet hepinizin birer danışman hocası var. Sistemden kim olduğunu öğrenebileceğiniz hocanıza gidip, ben bunu bırakıp bunu almak istiyorum diyorsunuz, o da hallediyor.


Yeni gelen öğrencilere kıyak olarak artık sistemi onlara erken açmak yerine ilk dönem kayıtlarını otomatik okul yapıyor. Sonraki dönemlerde kendileri devam ediyor kayıt yapmaya. Bunun haricinde önemli iki değişiklikten birisi insanların sınıflarına göre farklı öncelikleri var artık. Yani önce 4. sınıf öğrencileri ders seçiyor. Sonra 3., 2. ve 1. sınıflar ders seçiyorlar. Böylece sisteme yüklenecek öğrenci sayısı 3'e bölünmüş olacak. İkinci önemli değişilik ise Danışman Onay Formu. Derslerinizi seçtikten ve kayıt olduktan sonra sistemden indireceğiniz danışman onay formuna aldığınız derslerin hepsini yazıp danışman hocanıza gidip onaylatmanız gerek. Yoksa kayıtlarınız geçerli olmuyor. İstanbul dışındakilerin danışman hocalarına mail atarak durumu söylemesi sonucu danışmanınız formu mail ile göndermenizi kabul edecektir.

Birkaç ufak not: Eğer kritik bir durum varsa okulunuz uzuyorsa vs. hocalarla görüşüp dilekçe vermeniz gibi durumlar hala sözkonusu. Eğer kontenjan için dilekçe verecekseniz seçmeli dersler yerine, almanızın zorunlu olduğu dersler için verin. Zorunlu derslerin önceliği vardır. Seçmeli ders dilekçelerinizi kabul etmeyeceklerdir büyük ihtimalle.
Eğer okulunuzun uzamasına neden olacaksa alamadığınız bir ders ya da son sınıfsanız bunu belirtin dilekçeyi verirken.
Arkadaşlarınız sizin adınıza dilekçenizi verebilirler.
Her dilekçeyi, dersi açan hocanın fakültesine vermelisiniz. Mesela Olasılık ve İstatikstik Dersini Elektrik-Elektronik Fakültesinden Ali Veli adlı hoca açıyorsa dilekçenizi Matematik Bölümüne değil Elektrik-Elektroniğin Öğrenci İşlerine vereceksiniz.

Captain out !

22 Haziran 2011 Çarşamba

İTÜ ve Endüstri Ürünleri Tasarımı (ENTAS)

 Melabalar,

Öncelikle aşağıdaki yazı benim tarafımdan yazılmamış olup İTÜ'de bir Endüstri Ürünleri Tasarımı bölümü öğrencisinin kaleminden çıkmadır. Bilesiniz dedim.




"Mek-teb-i Tıbbiye-i Şahane…

Önce hastane, ardından kışla, şimdi ise bambaşka bir dünya…
Taşkışla, bulunduğu şehrin bir maskotudur adeta...  Tarihi, farklı kültürleri, yaratıcılığı ve eğlenceyi birbirine karıştıran ortam.
İTÜ’nün diğer kampüslerinden tamamen farklıdır Taşkışla. Bunda Mimarlık fakültesi öğrencilerinin ve eğitim kadrosunun büyük etkisi var tabii ki... Diğer kampüslerden içeri sızan kim olursa olsun “ne garip tipler var yaa” diye söylenti yayar etrafa ki haklıdırlar. Mühendislik okuyan bir öğrenci için anlaması zordur bu kampüsü çünkü aralarında her karede görülebilecek 7'den çok daha fazla fark vardır.

Mesela dersler sınıflarda ve sıralarda değil, atölyelerde veya çatı katında işlenir çoğunlukla. Hocalarla yüz yüze gelir, gözlerinin içine baka baka konuşursunuz. Bazen çok sert konursunuz ama karşınızdaki profesör için de bir birey, değerli bir birey, olduğunuzu hissedersiniz. Saygı içten gelir. Ama kabul, bazen nefret de içten gelir en sert jürilerden sonra… Ama her krizin sonunda aileniz kadar yakın hissedersiniz birbirinizi.

Jüri demişken… Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü öğrencileri proje derslerinde (ki 5 kredi ile en önemli derstir ve kalırsanız mezuniyetiniz uzar) final ya da vize sınavlarıyla not almazlar. “haftaya jürim var”, “jüriyi ertelesek”, “çok sert geçti jüri” cümlelerinin içinde bulunan “JÜRİ”lerde değerlendirilirler. Bölümün bütün öğretim elemanlarının önünde projenizin sunumunu yapmanız gerekir.
Bu  sunumlarda A3 formatındaki sunum paftalarınız (Pafta tam olarak; düşük zeka seviyeli bir insanın bile anlayabileceği netlikte ve düzende hazırlanmış görsel ve yazı kompozisyonudur. Photoshop, Solid Works, Rhinoceros, Maya.. gibi tasarım programlarını kullanırsınız genellikle) jüri masasının önündeki panolara asılır. Karşınızdaki kişilerin tasarladığınız ürünü daha iyi algılayabilmeleri için 1/1 ölçekte hazırlanmış maketinizi de jürinin ellerine bırakırsınız. Giyiminizden ses tonunuza diksiyonunuzdan kullandığınız kelimelere kadar, ikna etmenizi kolaylaştıracak her detaya dikkat ederek 10 dakika içinde jüri üyelerine sunumunuzu yaparsınız. 
Bu ürün neden gerekli, yeni olan ne var, hangi insanların ihtiyacını karşılayacak… ve bunun gibi bir sürü sorunun cevabını sığdırırsınız 10 dakikanın içine. Sunumunuzdan sonra jüri üyeleri sorular sorar “neden bu renk”,  “bu ürün nasıl üretilecek”,  “bu biçime nasıl karar verdin”, “kim böyle bir ürünü almak ister”, “yeni olan ne getirdin”, “maliyeti ne olacak”, “nasıl depolanıp saklanacak”...
Bazen soru formatının dışına çıkılır tabii ki. “Bu ürünün gövdesindeki eğime ihtiyaç yok”, “bu ürün daha küçük olmalıydı”, “ürün dili diye bir şeyden söz etmek mümkün değil”, “düğme yerinin burada olmaması gerekir”, “ısının etki alanını daraltmışsın”, “bu ürün kendini taşımaz ayaklarını zayıflatmışsın” gibi net yorumlar yapılabilir. Bunların bazıları doğrudur veya değildir. Siz bunları “hayır bu tasarımda böyle olmalı çünkü… “ diyebilmeniz ve mantıklı bir sebep öne sürmeniz  gerekir. Ya da gerçekten bir hata vardır ve sizin bunu “haklısınız daha farklı olabilirdi  ama ürünün şu özelliği ile kazandığı değer...” şeklinde geçiştirmeniz gerekir. Hocayla inatlaşırsanız, ki hoca da farkındadır yanlış yaptığınızı anlayıp yine üste çıkmaya çalıştığınızın, işte o zaman ortam gerilir. Sunumlar çok kısa olmalarına rağmen 2 gün uykusuzluk ve yorgunluğun ardından sunum taktiklerini uygulayabilmek, elleriniz kesik içindeyken bile maket yapmaya devam edebilmekten daha zor gelir.


Bu işin en zor yanıydı… Gel gelelim en zevkli aşamasına... Eğer fikriniz iyi, konseptiniz başarılı ve ürününüz geliştirilmişse,  jürinin söyleyeceği övgülerle yere göğe sığamazsınız. Eğer jüride KOBİ (Küçük veya Orta Ölçekli İşletmeler, bildiğiniz piyasa firması) üyesi bulunuyorsa ve ürününüz üretilip piyasaya sürülecekse inanılmaz bir tatmin hissi duyarsınız. Öyle bir psikoloji ki, sanki ürününüz dünyayı kurtarmış, siz ise dünyada teksinizdir.

İş eninde sonunda işinizi sevmeye, kendinizi bu işe vermeye, uykunuzu, zamanınızı ilişkilerinizi gözden çıkarmanıza dayanıyor. Emeğinizi doğru şekilde harcarsanız göklere çıkarılırsınız ama eğer zamanınıza kıyamaz boşlarsanız o jüride yerin dibine de batarsınız. Nitekim ağlayarak çıkan çok öğrenci olur o jürilerden. Karakterle ilgili değil, o melek yüzlü hocaların aslında ne kadar sivri dilli olup onurunuzu kırabileceği ile ilgilidir. Tabii hak ediyorsanız…


Dönem içinde projeden geçerseniz diğer dersleri vermek daha kolaydır artık. Klasik sınav sistemi. Ama yine de çalışmanız gerekir elbette. Ergonomi, Üretim Yöntemleri, Bilgisayar Destekli Tasarım, Sanat Tarihi, Malzeme, Hukuk,  Atölye, Teknik Resim… Bunlar klasik vize- final sınavı sistemiyle geçilir. Ama bu noktada mühendislik okuyan öğrencilerden en büyük fark (ki bu en güzel yanıdır bölümün), öğrendiğiniz hiçbir şey tamamen teorik değildir. Bir dönem öğrendiğiniz konuları sonraki dönem projenizde kullanır, ürününüzün tasarım, üretim veya sunum aşamasında hayata geçirirsiniz. O kadar net ki… Finalden sonraki 3 hafta içinde unutulacak formüller yoktur. Her şey artık sizin eliniz ayağınız gibi bir parçanızdır. Dedim ya işin zevkli yanı... Ahtapot misali her eğitim döneminden sonra 3 kolunuz 2 bacağınız daha çıkar. Piyasaya çıktığınızda kullanabileceğiniz o kadar çok bilginiz olur ki. Ama ürün tasarımı da bunu gerektirir.

Tasarım okunacaksa eğer yaşanılan şehir hayati önem taşır. Çünkü çoklu üretilebilecek ve insanların kullanabilecekleri ürünler tasarlarız. İnsanların alışkanlıkları, kültürleri, değerleri, değişen zevkleri odak noktasıdır. Onları gözlemlemeden, onların farkında bile  olmadıkları alışkanlıklarını fark etmeden tasarım başlamaz. Hiçbir endüstriyel tasarımcı kendisi için tasarım yapamaz. Kendiniz için amatör tasarım yapabilirsiniz ama “ endüstri ürünleri” seri üretim demektir ve siz sadece kendiniz için aynı üründen milyonlarca üretemezsiniz. Binlerce insan bir ürünü alacaksa, hepsinin bu ürünü kullanması için bir sebebi olmalı ve siz bu sebeplerin ortak noktasındaki ihtiyacı belirlemelisiniz.

İstanbul… Kültürlerin kesiştiği kültür merkezi… Tasarım için daha iyi nerede yaşanabilir ki… Bir tasarımcı gerçek anlamda her şeyi görmeli, bilmeli, içinde bulunmalı o eylemin. İşte bunun için en iyi ortam: İstanbul, İstanbul’da bulunan en özgür ortam: Taşkışla…" 






Captain out !

21 Haziran 2011 Salı

Tercih Yapmadan Seçeneklerinizin Hepsini Gözden Geçirin !

Melabalar,

                                                           Umarım okumaya üşenmezsiniz

Ben kendim Fen Lisesi mezunuyum. İTÜ'de okuyorum. Şu andaki aklım olsa başka bir şey seçerdim dediğim oluyor bazen. Bunun en büyük sebebi seçeneklerimin farkında olmamamdı. Kaçınız bir "Satış Mühendisi"nin ne yaptığını biliyor mesela ? Sanki çok sözü edilen meslekler ana, sağlam mesleklermiş diğerleri yan meslekler daha az kaliteli şeylermiş gibi geliyor değil mi ? Bunu tamamen silin kafanızdan.

Öncelikle en çok doktorlar kazanır diye bir şey yok ! En çok kafasını en iyi kullanan kazanır. Fen lisesinden ya doktor ya mühendis çıkar diye bir şey yok ! Fen lisesinden çıkıp avukat da olabilirsiniz. Tamamen sizin istemenize bağlı fakat bunu seçerken hep şu kuşku kalacaktır içinizde: madem avukat olacaktım niye Fen lisesine geldim ? Madem mühendis olacaktım niye Anadolu Öğretmen lisesine geldim ? Bu düşüncelerden tamamen kurtulun. Liseye girerken aklınızda tek bir şey vardı: Puanı yüksek olan yer daha iyidir. Aileleri çok bilinçli olanlara bir şey demiyorum yönlendirmeleri konusunda fakat birçoğunuzun babası ya da annesi sormuştur : Şimdi Fen lisesi mi daha iyi oluyor, Anadolu lisesi mi ? Size değilse bile başkasına. Bu yönlendirmeyle girdiğiniz okul sayesinde bir yola başkoyduğunuzu hissediyorsunuz muhtemelen. Bundan kurtulun. Bu okulu seçerken daha çocuktunuz. Oyun oynamayı seviyordunuz, kariyer planlamayı değil. Avukatlık sizin için çok daha iyi bir meslek olabilir belki de o kadar konuşmayı yeni insanlarla tanışmayı seviyorsunuz ki sizden çok iyi pazarlama müdürü olur.

Hiç bir zaman kariyerinizi bir şey olacağım ve orada kalacağım olarak düşünmeyin. Satış elemanı olursunuz. Sonra zamanla pazarlamada çalışırsınız. Sonra oradan ilerler pazarlama müdürü olursunuz. Oradan belki şirketin hissedarı olur iş adamı haline gelirsiniz. Belki satış elemanı olmaktan sıkılırsınız, çok yorucu olduğuna karar verirsiniz. Gidersiniz dil kursunda 2 yeni dil öğrenirsiniz. Tercümanlığa başlarsınız. Yurtdışında kongrelerde lüks otellerde konaklar günde 3-4 saat çalışırsınız. Üniversitede fark ediyorsunuz ki seçenekleriniz sınırsız ! Çoğunuzun aklındaki düşünce "bir yerde" çalışırım, yani eleman olarak. Biliyor musunuz peki eleman olunca sabah 7'de evden çıkacaksınız ve akşam 6-7 ye kadar yani yaklaşık 12 saat boyunca iş yapacaksınız. Bunu haftanın 5-6 günü Yılın 300 günü (haftasonları ve tatiller) yapacaksınız ara vermeden. Sadece parası için bile dayanamazsınız buna emin olun. Bunun için herkes bas bas bağırıyor mesleğinizi seveceğiniz bir konuda seçin ! Hobinizi mesleğe çevirin. Bilgisayar oyunları oynamayı mı seviyorsunuz ? Oyun sektörü çok gelişmiş durumda. Oyunları deneyen bir "Game tester" olabilirsiniz veya bir oyunun marketing bölümünde yer alıp büyük oyun fuarlarında çalışabilirsiniz. Kışı hiç sevmiyor musunuz ? Yazlık bir yerde otelciliğe başlayabilirsiniz. Belki dalış hocası olursunuz kim bilir ? Bilimsel amaçlı keşif dalışlarına katılırsınız bazen. Kısacası hiç bir meslek sıkıcı değildir sadece size uygunluğu tartışılır.

Mesleğinizi seçmek için başka bir tavsiyem de o mesleği yapan birden fazla kişiyle konuşun. İnternetten aradığınızda çoğu meslek için: analitik düşünme, disiplin, yüksek sosyal beceri... Bu ne !? Zatan konu hakkında bilgisi olmayan birine sadece soyut bilgiler vererek daha da bulandırıyorsun. İşi yapan bilir arkadaş ! Ama dediğim gibi işi yapan kişi de kendine uygun olmayan bir iş seçmiş olabilir. Bu yüzden birden fazla kişiyle konuşmalısınız.

Para konusu... Akıllarda soru işareti var tabi: peki ya para ? Maaş ? Aç kalmayalım sonra. Merak etmeyin. Dediğim gibi kafanızı kullandığınız sürece hiç bir zaman para sıkıntınız olmaz ve paranızı katlarsınız. İşinizi geliştirmeye bakın. Sizin işiniz nerelerde değerlidir. Mısır'da dalgıç çok iş yapamaz ama Antarktika'da da bilgisayar mühendisi çok iş yapamaz. İşinizi nasıl geliştireceğinize bakın. Fikir üretin. Para kazandıran şey iştir fakat servetler iyi fikirlerden doğar. Kimse düzenli maaşla çalışarak zengin olamaz.

Bir başka konu da şu ki kendinizi sınırlamayın. Ben bilgisayar mühendisi olduktan sonra diğer her alana kapanacağım diye bir şey yok. Bilgisayar mühendisi olup bir yandan gitar çalıp müzikle ilgilenebilirsiniz. Bir gün sıkılıp bilgisayarı bırakıp müziğe başlarsınız belki de. Asla mesleğimi seçince başka tüm alanlardan soyutlanacağım diye düşünmeyin. Sizi tutan bir şey olmayacak.

Peki madem bu kadar rahatız meslek konusunda, her sektöre geçebiliyoruz, her istediğimiz olabiliyoruz neden bu kadar önemli üniversite ve bölüm seçmek ? Çünkü birincisi bu size büyük hız kazandıracak. Bölümünüzle istediğiniz meslek uyuşursa üniversite bitince mesleğinizde sıfır olmayacaksınız. İkincisi üniversitede en az 2 yılınız geçecek.Bu kısa bir süre değil ve bu süreyi sıkıldığınız, anlamadığınız veya sevmediğiniz derslerle ödevlerle kendinize zehir etmenizin anlamı yok.

Kısacası bir yol ayrımı bu bölüm seçimi. Bunu yaparken bütün geçmişinizi, eğitiminizi, çevrenizi, ailenizi hatta sizi okutmak için gece gündüz çalışan babanızı, annenizi bile aklınızdan çıkartın. Bu karar sadece sizi etkileyecek. Diğer herkes zamanla susacak, unutacak, bitti gitti diyecek fakat siz bu kararın sonucunu yıllarca taşıyacaksınız. Sadece kendinizi analiz edin. Kendinizi tanıyın. Neleri seversiniz ve sevmezsiniz. Ondan sonra meslekleri elemek kalıyor geriye.

Çok yazdım yine tutamadım kendimi.

Captain out !

İTÜ ve Güzellikler !

Melabalar,

Önceki yazılarıma baktıktan sonra İTÜ'yü kötülüyormuşum gibi bir izlenim verdiğimi fark ettim. Bunu telafi etmek amacıyla İTÜ'nün neden tercih edilmesi gerektiğinden bahsedeceğim.

Öncelikle her şeyden ama her şeyden önce İTÜ İstanbul'a yayılmış bir üniversite. (Buradan sonrası İstanbul'da yaşamayanları ilgilendiriyor, diğerleri geçebilirler bu kısmı). Gümüşsuyu kampüsü Taksim Meydanı'na 5 dk yürüme mesafesinde. Aynı şey Taşkışla kampüsü için de geçerli. Denizcilik fakültesi Tuzla'da olduğu için uzakta kalsa da YDY(Yabancı Diller Yüksekokulu aka Hazırlık binası) Maçka'da (Nişantaşı'na 5 dk yürüme mesafesinde). Maslak kampüsü ise bütün iş merkezlerinin gökdelenlerin arasında Türkiye'nin en büyük kampüslerinden birisi. E peki neden bu kadar önemli bu ? İstanbul tam anlamıyla bir fırsatlar şehri. İstanbul'da olmanın size katacağı tecrübeyi deneyimleri ve özgüveni hiç bir üniversite başaramaz. Büyük çoğunluğunuz mezun olduktan sonra da İstanbul'da yaşamaya devam edecektir çünkü küçük bir şehirde jeoloji mühendisi olarak kaç farklı iş seçeneği bulabilirsiniz bilmiyorum ama İstanbul'dan az olduğu kesin. İTÜ'ye İstanbul için katlanan bir sürü arkadaşım var ve haksız değiller İstanbul uğruna şiirler yazılacak bir şehir.

Bunun haricinde İTÜ tam anlamıyla Araştırma ve Geliştirme odaklı bir üniversite. Başka bir değişle tam anlamıyla mühendis yetiştirme peşinde. Fakat satış mühendisleri, teknik elemanlar, operatörler gelmesin aklınıza mühendis deyince. İTÜ teori, araştırma, keşif, icat etme gibi konularda şahane bir eğitim ortamı. Sadece eğitimle de kalmıyor bu konularda istekliyseniz size çeşit çeşit imkanlar da sunuyorlar. Ar&Ge konusunun kolay olmadığını ve ileri teknik bilgi gerektirdiğini düşünürsek bir nevi kendinizi buna adamanız gerekebilir. Bütün gün denklemler çözmek, hesaplamalar yapmak, türevleri ve 3 katlı interal integralleri toplama çıkartma gibi çözmek hoşunuza gidiyorsa siz Ar&Ge insanısınız, Türkiye biliminin size ihtiyacı var ve İTÜ sizin yuvanız.

İTÜ'de sayıları sürekli artmakta olan Teknopark'larda onlarca firma yeni teknolojilerini geliştiriyorlar. Dünyada benzeri sayılı olan UHUZAM (Uydu Haberleşmesi ve Uzaktan Algılama Merkezi) sayesinde İTÜ'nün uydusu ile uzaydan toplanan görüntüler üzerinde çalışabilirsiniz belki. Ya da Ulusal Yüksek Başarımlı Hesaplama Merkezine girebilir ve rüya gibi sistemlerle çalışabilirsiniz. Bunların yerine İTÜ'nün pek çok laboratuvarını boş zamanlarınızda kendinizi geliştirmek veya araştırma yapmak için bile kullanabilirsiniz gerekli kişilerden izinleri aldıktan sonra tabi ki. Fakat önce bu işlerin size uygun olup olmadığına karar vermelisiniz.

Akademik kısımdan kampüs kısmına geçiyorum. İTÜ'nün en güzel yanlarından birisi İstanbul gibi bir şehirin merkezinde Türkiye'nin en büyük ikinci kampüsüne sahip olması. Üniversite tercihinizi yaparken kesinlikle kampüsü olan bir üniversite tercih edin derim çünkü üniversitede olduğunuzu en çok bu hissettiriyor. Birçok üniversitenin bahçesi bile yok sadece yol kenarında tek bir binadan oluşuyorlar. Şöyle üzerine uzanabileceğiniz çimleri olan arkadaşlarınızla mangal yapabileceğiniz, belki iki bira içip sohbet edebileceğiniz, sessiz bir yer bulup kitap kuş sesleriyle okuyabileceğiniz bir kampüs mükemmeldir.

İTÜ ayrıca festivalleriyle de çok eğlenceli bir yerdir. Bahar şenlikleri ve onun öncesinde İTÜ Rock Fest ile baharda sınavlar öncesi eğlenebileceğiniz kafa dağıtabileceğiniz harika konserleri kaçırmayın derim. Ayrıca oyunlar, yarışmalar, yemek büfeleri ile tam bir şenlik havası oluyor okulda. Gelen sanatçıların kalitesiyle tartışılmaz.

Şimdilik İTÜ'ye olan  övgü yazıma burada ara veriyorum.

Captain out !

16 Haziran 2011 Perşembe

İTÜ'de biraz bürokrasi

Melaba,

Bu sefer İTÜ'de hepinizin elbet karşılaşacağı bürokratik işlemlerden bahsedeyim biraz. Ayrıca artık dilekçe yazmayı öğrenseniz iyi olur. Çünkü siz bir şey istediğinizde sizden ayaküstü dilekçe yazıp vermenizi isteyenler olacaktır.

Kimi kuruluşlardan öğrenci belgesi veya transkriptinizi isteyecekler zaman zaman. Bilmeyenlere söyleyeyim transkript bir nevi karneniz. Üzerinde aldığınız dersler, geçme notlarınız, okulunuzun ne kadarının bittiği, not ortalamanız gibi bilgiler var. Karneden farkı bunu yılda 2 kez değil, her istediğinizde istediğiniz kadar alabilmeniz. Her dönem 3 transkript ve 3 öğrenci belgesini ücretsiz çıkartma hakkınız var. Daha fazlasını isterseniz belge başı 1 ya da 3 liraydı ,tam hatırlamıyorum. Bunları çıkartmak için otomasyona gitmeniz gerekiyor. Otomasyon binası kampüsün ücra bir kısmında. Hatta çoğunuz otomasyona gittiğinizde "Aaa kampüsün yarısını görmüşüm daha !" diyeceksiniz. Otomasyonun çalışma saatlerini iyi ezberleyin çünkü ben ne zaman gitsem yemekte oluyorlar. Otomasyonda pek güler yüzlü olmayan 4-5 görevli sizlerle ilgilenecek. Tabi öncelikle girişin sağındaki kioska öğrenci kimliğinizi yerleştireceksiniz. Daha sonra dokunmatik ekranlı üstün teknoloji kiosktan öğrenci belgesi mi transkript mi istediğinizi belirteceksiniz. Makinenin size verdiği fişi görevlilerden birine verdiğinizde sıraya alınacaksınız. Belgeniz hazır olduğunda adınız okunacak gidip alacaksınız. Hepsi bu. Bu işlem çok kalabalık değilse yirmi dakikayı bulabiliyor. Haberiniz olsun.

Her dönem verilen yemekhane bursunun duyurusu nerelerden yapılıyor tam hatırlamıyorum ama fakültenizin öğrenci işlerine sorarsanız söylerler. Yemekhane bursu sayesinde bir dönem boyu 2 lira olan öğlen ve 3.5 lira olan akşam yemeklerini ücretsiz yiyebiliyorsunuz. Bunun için kartınıza yüklenen bu burs ile kart-yemekhane kuyruğuna girip (bknz. "İTÜ'lülerin bazı bilmesi gerekenler" yazısı)  yiyorsunuz.

Burs başvuruları için yine fakültenizin öğrenci işlerine başvuruyorsunuz. Siz formu doldurup veriyorsunuz, onlar sizi uygun görürlerse uygun gördükleri bir bursu size veriyorlar. Adaletli olduğundan şüphe duysam da hiç başvurmadım.

Bunlar haricinde size kabul zarfınızın içinde bazı şifreleriniz verilecek. Eğer bu şifreleri birkaç ayda bir değiştirmezseniz şifreniz siliniyor ve yenisini almanız gerekiyor. Şifreniz silinirse veya unutursanız yenisi için Bilgi İşlem Daire Başkanlığı'na gitmeniz gerekiyor. Kendileri eski rektörlük binasında, şimdiki rektörlük binasının yanında olurlar. Arkadaşınızı yollamayın boş yere sizin şifrenizi alması için, kendi şifrenizi sadece size veriyorlar.

İTÜ kimlik kartınızla ilgili bir sorun olduğunda da gideceğiniz yer BİDB olacak. Onlar kartınıza gerekli bakımı yapıp geri verecekler.

Devlet kredisi konusuna gelince, eğer kredi veya burs kazandıysanız devlet okul harcınızın büyük kısmını ödüyor. Fakat kazanıp kazanmadığınız okul başladıktan sonra belli oluyor. Bu nedenle başta tam olarak yatırdığınız harç paranızın devletin ödediği kısmını okul size iade ediyor. Bunların duyuruları panolara asılıyor bölümlerde.

Havuzdan faydalanmak için http://www.ituspor.itu.edu.tr/Icerik.aspx?sid=8636 adresindeki hesap numarasına para yatırmanız gerekli. Para verilerek girilemiyor. Seanslar 1 saat 15 dakika. Bir seans ücret 3 lira, fakat aylık 30 lira. Havuzda erkeklerin şort giymesi yasak, yüzücü mayosu giymeleri gerekiyor. Bayanlar için bir kısıtlama yok. Parayı yatırıp dekontu verdiğinizde aylık yatırmadıysanız her girdiğinizde 3 lira düşülüyor. Aylık yatırdığınızda istediğiniz kadar yüzebilirsiniz. Fakat önemli bir nokta aylıkta süreniz yatırdığınız gün başlarken seanslık yatırdığınızda bitene kadar bir yıla bile yayabilirsiniz. Dekontu havuza verirken soruyorlar size aylık mı diye, tek fark bu ödemede.

Sağlıklı yaşam merkezinden (fitness salonu) faydalanmak içinse aylık 10 lira yatırmanız gerekiyor ve bir aylık süre parayı yatırdığınız günden itibaren başlıyor.

Harçlar her dönemin öncesinde dönem başlamadan yatırılır, tarihler değişir. Yatırmazsanız %100 faizli olarak sonraki 1 hafta içinde yatırmanız gerekir. Yine yatırmazsanız kaydınız yenilenmez. Devlet kredisi aldıysanız harcınız büyük ihtimalle 40-50 lira civarı olacaktır. Geciktirirseniz 80-100 lira yapar. Krediniz yoksa harcınız birkaç yüz lira olduğundan faiz çok koyar.

Dediğim gibi güncellenecektir elbet bir gün bu yazı da...

Captain out !

14 Haziran 2011 Salı

İTÜ'lülerin bazı bilmesi gerekenler

İTÜ asırlardır çağdaştır. İnanmıyorsanız Moleküler Biyoloji ve Genetik binasının tepesine bakın.

İTÜ'de her şeyi bilen tek yüce kurum otomasyondur. Otomasyon dışında kimse her sorunuzu cevaplayamaz. Bazı uyanıklar her şeyi otomasyona sorun diye cevaplarlar.

Bilgi İşlem Daire Başkanlığı her dönem 1. ve 2. sınıf öğrencilerini işe alır, maaş verir çok hoş tecrübeler ve arkadaşlar kazandırır. Fakat yurtlarda internet her kesildiğinde onlarca sinirli telefona bakmak zorunda kalırsınız.

İTÜ kimliğiniz aynı zamanda manyetik bir karttır. Kütüphaneye girip çıkarken turnikelere okutursunuz. Yoksa giremezsiniz. Aynı şekilde Vadi yurtlarına da  girerken turnikelere bu kartları okutursunuz.

Yemekhaneyi ödemek için iki seçeneğiniz vardır: ya 75. yıl yemekhanesinin alt katındaki veznelerden jeton almak için jeton sırasına girersiniz ve sonra jeton-yemekhane sırasına girersiniz ya da elektronik İTÜ kartınıza yine 75.yıl'ın alt katındaki kiosklardan kontör gibi para yüklersiniz ve kart-yemekhane sırasına girersiniz. Kartınızı turnikeye okuttukça para düşülür. Kartlı-yemekhane sırası her zaman çok daha kısa olur. Fakat kartınıza para yüklemeyi sadece bir İş Bankası kartıyla yapabilirsiniz. İş bankası hesabınız yoksa bir arkadaşınızın hesabıyla da kartınızı eşleştirebilirsiniz. Not: bir hesap kartıyla birden çok okul kartı eşleşebiliyor.

Kampüsün içinden geçen "Ring" servislerinin belirli bir rotası vardır. Normal şartlar altında 10-15 dk periyotlarla geçerler fakat akşam belli bir saatten sonra periyotları artar daha seyrek geçerler. Bu ringlere binmek ücretsizdir fakat insanlar o kadar tıkışır ki kolunuzu oynatamazsınız. Ey gidi ey! Eskiden 25 kuruş alırlardı.

Ders seçimlerinde ders alamazsanız ya da kontenjan dolarsa iki şansınız var: bulabilirseniz veya ulaşabilirseniz direkt dersi veren hocayı bulun ve ondan kontenjan açıp açamayacağını sorun. Kabul ederse gider dilekçenizi verirsiniz rahat rahat. Öbür yolu ise doğrudan öğrenci işlerine dilekçe vermektir alamadığınız dersin kontenjan artımı için. Kabul edilirse sizi de derse alırlar 50 kişilik kontenjan 51 kişi olur.

Yaz okulunda bölümlere özel dersler genellikle açılmaz. Birkaç bölümün ortak aldığı dersler veya havuz dersleri açılır. Yaz okulunda en fazla 12 kredi alabilirsiniz. Aldığınız kredi başına 50 lira gibi bir ücret ödersiniz (Her yıl değişir). Normal dönem 4,5 ay, yaz okulu 2 ay olduğundan normal dönemde haftada 3 saat gördüğünüz bir dersi yaz okulunda haftada 6 saat görürsünüz.

Yurtlar yazın açıktır gelip kalabilirsiniz kaldığınız kadar ödersiniz.

Yurtlara aileniz dahil dışarıdan herhangi birinin girmesi yasaktır. Arkadaşınızı aldığınız görülürse uyarı alırsınız, iki uyarıda atılırsınız.

Yurtlarda alkollü içki içmek yasaktır, hayvan beslemek yasaktır, ocak/tüp/kettle gibi ısıtıcılar yasaktır, zaten bunlar girerken imzaladığınız sözleşmede detaylı olarak yazıyor. Odanıza televizyon, mini buzdolabı gibi şeyler yerleştirebilirsiniz fakat odalar zaten küçücük olduğundan size yer kalmaz.

Maslaktaki ana kampüs olan Ayazağa kampüsündeki merkez kütüphane Mustafa İnan Kütüphanesi 7 gün 24 saat açıktır. Diğer şubelerdeki kütüphaneler akşamları kapanır. Kütüphaneden faydalanmak için kütüphanedeki danışmaya gider bunu söylersiniz. Kimliğinize bir bandrol yapıştırıp size bir şifre ve kullanıcı numarası verirler. Bunlarla online kitap arama, ayırtma veya süresi dolan kitaplarınızı uzatma işlemleri yapabilirsiniz. Geç getirilen kitaplar için gün başı cüzi bir miktar ceza kesilir.

Kütüphanenin Görsel ve İşitsel bölümünü kesinlikle deneyin. Büyük bir film, belgesel ve interaktif dil öğrenme setleri koleksiyonu vardır. Size bir bilgisayar verirler kulaklığı takar filminizi, belgeselinizi izlersiniz, yabancı dil öğrenirsiniz.

DC, İTÜ'nün yurtlar arası paylaşım ağıdır. DC++ veya Strong DC programlarını bilgisayarınıza yükleyip küçük birkaç ayar yaptıktan sonra DC ağına bağlanabilir ve yüzlerce terabyte kaynağa (filmler, müzikler, oyunlar, diziler insanların paylaştığı her şey !) erişebilirsiniz fakat bunun için yurtlarda olup yerel İTÜ ağına bağlanmanız gerekir. Ayrıca yerel ağdan paylaşıldığı için bu dosyaları 1-10 Mbps arası hızlarla indirirsiniz (bunlardan anlamayanlar için bir film bir dakikada inebiliyor).


Yurtlarda sürekli yoklama alınır. Daha doğrusu yoklama listesi durur siz bir ara imzalarsınız. Genellikle güvenlik akşamları imzalamayanların odalarını gezer ve unutanlara imzalatır. Birkaç gün yok yazıldığınızda aileye haber verme tarzı duyumlar alsam da doğruluğu şüpheli bunun.

Yurtlarda genelde en çok yemek www.yemeksepeti.com 'dan yenir. Sitedeki bazı firmalar İTÜ'ye özel menüler ya da kampanyalar yaparlar. Tavsiye edilir.

Şimdilik söyleyeceklerim bunlar yeni veriler geldikçe günceleyeceğim.

Captain out !

13 Haziran 2011 Pazartesi

İTÜ ve tecrübeyle sabit tavsiyeler

Melabalar,

Çok uzun zaman oldu yazmayalı. Çok yoğun bir dönemden geçiyorum. Bu yazıda sizlere bazı yaşanmış olaylardan bahsedeceğim. Bunlardan ders çıkartırsanız üniversite hayatınız çok daha kolay olacaktır.

  • Asla bir dersi salmayın. İTÜ'de aldığınız dersleri tekrar tekrar alabilirsiniz. Kaldıklarınızı da geçtiklerinizi de... Fakat bunun yüzünden ilk senelerinizde "Aman daha yeni başladım çok vakit var alırım daha sonra zaten basit ders." diyerek dersleri salmayın. Çünkü programınız bazı dönemler sıkışık bazı dönemler daha gevşek olsa da okulu 8 dönemde bitirebilmeniz için yapılmıştır. Bıraktığınız her ders ilerideki dönemlerinizin sıkışması veya o dersi tekrar alabilecek bir boşluk bulamamanız yüzünden okulun uzamasına kadar gidebilir. Ayrıca ilerleyen dönemlerdem zorlu bölüm derslerinden kalabileceğiniz çok ders olduğundan kolay dersleri direkt geçmeye bakın.
  • Finalleri kaçırmayın ! Uyuyakalmak ve final kaçırmak çok genel bir durumdur. Fakat herhangi bir sebepten final kaçırdığınızda doktor raporu bile işe yaramamaktadır. Bu durumda bazı derslerin telafi sınavları olur. Bir nevi ikinci vize fakat tam bile yapsanız maksimum 50/100 alabilirsiniz (zorluktan değil, yönetmelikten mazeret sınavına giren herkes dersten en fazla CC alabilir).
  • İlk hafta hiç bir dersi kaçırmayın ! İlk hafta okulun en önemli haftasıdır. Hoca derste neler işleneceğinin özetini geçer, sitesinin adresini verir, vize ve final sınavlarının tarihlerini söyler, kaynak kitaplar tavsiye eder, ödev-quiz olup olmadığını varsa notu nasıl etkilediğini anlatır, yoklama alıp almadığını söyler. Olur da kaçırırsanız direkt hocaya sormanız daha iyi olacaktır. Fakat git arkadaşlarından öğren cevabını almanız oldukça olasıdır.
  • Hocaların sitelerini takip edin. Hocalar genelde sınıfı bu konuda uyarırlar "Sitemi takip edin, şu sıklıkta bakın" diyerek. Çünkü ödevler, duyurular, notlar siteden açıklanır. Eğer siteyi kontrol etmeyi unutup bir ödevden haberiniz olmazsa o ödevden sıfır alırsınız. Bu önemlidir çünkü bazı derslerde yönetmelik gereği bir ödevi bile teslim etmezseniz o dersten otomatik olarak kalırsınız.
  • Devamsızlığınızı takip edin ! İTÜ yönetmeliğince %70 devam zorunluluğu vardır. Bu da hiç bir dersi tatile denk gelmeyen bir derste en fazla 4 gün dersi kaçırabilirsiniz demek oluyor. Herhangi bir hafta tatile denk gelirse bu süre yuvarlanarak 3 güne düşüyor. Fakat her hoca bu yönetmeliği uygun bulmuyor. Koca koca insanları sınıfta zorla tutamayız diyorlar ve yoklama almıyorlar. Bu derslerde sadece ilk derse ve sınavlara gidebilirsiniz. Ben kimya101 hocamı dönem boyu 2 kez görmüştüm mesela. Bunu da ilk hafta öğrenebilirsiniz.
  • İleride yükseltirim diye bir şey yok! İlk dönemlerde ortalamanızı yükseltemiyorsanız sonraki dönemlerde yükseltmeniz çok zor çünkü ilk dönem derslerinde çalışmadan geçtiğiniz dersler varken sonraki dönemlerde gece gündüz çalışıp kaldığınız dersler olacak. Yükseltemezsiniz demiyorum fakat ileri dönemlerde ortalamanızı yükseltmek için her gün saatlerce ders çalışmanız gerekli. Hazır dersler kolayken yüksek tutun ortalamayı.
  • Ortalamayı ne için istediğinize karar verin ! Ortalama iki işinize yarar birincisi 3.0 veya üzeri bir ortalama yüksek lisans şansınızı arttırır. Bunu daha da ilerletip doktora yaparak akademisyen olabilirsiniz. Bunun haricinde ortalamanızı 2.5 ve üzerinde tutarsanız Erasmus (Yurtdışı öğrenci değişim programı) 'a başvurabilirsiniz. Orada gider güzel güzel gezer ortalamayı düşürür gelirsiniz. Erasmus'a giden öğrencilerin tamamına yakını yurtdışı görmek ve oraları gezmek amacıyla gidiyorlar ki gayet mantıklı. Bunların haricinde mezun olunca iyi bir iş ortalamaya bakmıyor. Sizin ne kadar bilgili olduğunuza bakıyor. Şirketlerin bunları test etmek için güzel yöntemleri var hiç merak etmeyin. Bunun haricinde şans ve mesleki bağlantılar önemli iyi bir iş bulabilmek için.
  • Stajlar tamamen tanıdık ve çevreye bakar. Tamamlamanız gereken zorunlu staj miktarını öğrenin ve okuldaki laboratuvarlarda veya hocaların yanında yazın çalışıp staj yapabileceğinizi unutmayın. Bunun haricinde sitelerdeki formları da doldurun tabi ama onlardan çok eşe, dosta sorun kesinlikle çok daha garantili ve etkili bir yol.

Şimdilik bu kadar aklıma gelenler oldukça ekleyeceğim. Kalın salıcakla.

Captain out !